Tarihimizdeki en parlak günlerden biridir. 30 Ağustos!
Bir ulusun tekrar geldiği gündür ve zincirin özgürlüğünde vurulamayacağını söyler. Bazı uluslar için hikaye takvim yapraklarından oluşur; Fakat Türk ulusu için 30 Ağustos gelecekte bir ulusun onur, iradesi ve inancıydı.
Bunu hayal edin; Anadolu’daki her yerde meşguldü, köyler yakıldı, şehirler yağmalandı … Ulus yorgun, fakir ve sinsi … ama tam olarak en karanlık an, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Liderlik altında, ulusun iradesi oluşuyor. Mühimmatsız silah yok; Ama inanç var, kararlılık var, anavatan için sevgi var!

26 Ağustos sabahı başlayan büyük saldırı onu bir ulus haline getiriyor “Bağımsızlık veya ölüm!” Bağırıyor. 30 Ağustos 1922’de Dumlupininar’da bir ceset buldu ve bir destan haline geldi. Bu gün sadece Yunan ordusu yenildi; Türk ulusunu ve tüm emperyalist planları görmezden gelen tüm raporlar tarihte düzenli depolama alanına atıldı.
30 Ağustos’ta askeri bir zafer olarak görmek eksik olurdu. Bu hikaye aynı zamanda Türk ulusunun yeniden doğuşu. Çünkü 30 Ağustos olmadan, Lausana’ya giden yol açılmayacaktı, Cumhuriyetin temelleri o kadar sıkı bir şekilde yerleştirilmeyecekti. Özetle, 30 Ağustos Cumhuriyet’in bir alamet’idir.
Bugün, 30 Ağustos’ta 30 Ağustos’ta inanç, kararlılık ve Birliğin Ruhu ile bu zaferin süngü ile kazanıldığını hatırlamalıyız. Türk ulusu bu gün tüm dünyayı gösterdi:
“Bizim Yakalama zinciri boğazımıza vurulamaz! “

30 Ağustos’un her yılı, göğsümüz şişerse, bu sadece geçmişin ihtişamı değildir; Aynı zamanda gelecekteki inancımız.
Çünkü 30 Ağustos, bize kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi ve nereye gideceğimizi hatırlatır.
Bugün bu ülkelerde özgürce yaşadığımızda, bayrağımız cennette dalgalandığında, minarelerimiz minarelerimizden ose, bunun nedeni, ülkeyi kan ve yaşamla savunan kahramanlarımızın savunmasıdır.
30 Ağustos sadece bir tarih değil; Bir ulusun kalp atış hızıdır. Bu günün ruhunu kalbimizde canlı tutmak için, bıraktığımız en büyük miras.
Mutlu 30 Ağustos, Zafer Günü!